Türkiyede Nüfus Problemi
TÜRKİYE’NİN NÜFUS PROBLEM’İ VAHİM BİR DURUMA GİDİYOR
Batılıların içinde bulunduğu durumu ister kendi kazdıkları kuyuya düşmek olarak olarak niteleyebilir, isterseniz başka şekillerde de yorumlayabilirsiniz. Türkiye’yi bekleyen akıbetin Batınınkinden farklı olmadığını görmek mümkün olacak.
Başbakan Erdoğan’ın üç çocuk şeklinde haklı talebi Erdoğan’ı kurtaracak değil. Erdoğan’a düşen, başta GDO’ya (Genetiği Değiştirilmiş Gıdaya )izin vermemek, katkı maddeleri, aşıları, radyasyon gibi kısırlaşmayı artırıcı sorunlara karşı önlemler için çözüm üretmektir.
Türkiye'de her 100 kişiden 25'i kısır
Türkiye'de 1975 yılında %2 olan kısırlık; 2004'de %10, 2005'de %15 2009'da %25'lere ulaştı. Kısırlık için öne sürülen birçok nedenin yanı sıra en önemli neden olarak: GDO'lu meyve ve sebzeler ile gıdalara eklenen katkı maddeleri gösteriliyor. Türkiye'de kısırlaşma bu hızla ilerlerse 2020'de yüzde 50'leri bulacak. 2030'larda ise %100'lere dayanabilecek. Daha şimdiden Türkiye'de nüfus artışı eksi seviyelerde.
“Dünya değişiyor.
Çocuklarımızın miras alacağı küresel kültür, bugünden oldukça farklı olacak.
Dünya değişen nüfus verileriyle ilgili, bir rapora şahit olmak üzeresiniz.
Araştırmalara göre, bir kültürün 25 yıldan uzun bir süre devamlılığını sağlayabilmesi için, aile başına düşen doğurganlık oranının, 2,11 olması gerekmektedir.
Bu sayının altında düştüğünde, kültür yok olacaktır.
Tarihsel olarak, 1,9’un altına düşen hiçbir kültür, kendini yenileyememiştir.
Bu sayı 1,3 olduğunda ise, değişim imkânsızdır.
Çünkü böyle olduğunda kültürün kendini düzenlemesi, 80 ila 100 yıl alır.
Ve bu kadar süre bir kültürü ayakta tutacak hiçbir ekonomik model yoktur.
Başka bir deyişle, eğer 2 çiftin, birer çocuğu olursa, ebeveyn sayısının yarısı kadar çocuk var demektir.
Eğer bu çocukların da birer çocuğu olursa, büyükanne-büyükbaba sayısının1/4’ü kadar torun olur.
Eğer 2006 yılında sadece 1 milyon bebek doğarsa, 2026 yılında iş gücüne katılacak 2 milyon yetişkin bulmak zor olur.
Nüfus geriledikçe, kültürde geriler.
2007 verilerine göre, Fransa’daki doğurganlık oranı 1,8’di. (2008 verilerine göre Türkiye’de de durum böyle.)
İngiltere 1,6
Yunanistan 1,3
Almanya 1,3
İtalya 1,2
İspanya 1,1
Avrupa Birliği’nin tanımında 21 ülkede, doğurganlık oranı yalnızca 1,38’dir.
Tarihsel araştırmalar, bize bu sayılarla kültür değişiminin imkânsız olduğunu söylemektedir.
Birkaç yıl sonra, Avrupalı diye bildiğiniz ülkeler, varlığını yitirebilir.
Hem de Avrupalı nüfusu yok olmasına rağmen…
Neden mi? Göç
Müslüman göçü
1990 yılından bu yana Avrupa’da meydana gelen nüfus artışının yüzde 90’ının Müslüman göç oluşturmaktadır.
Fransa’da aile başına düşen çocuk sayısı 1,8’dir. Müslümanlar ise 8,1
Geleneksel olarak dünyanın en büyük nüfuslu kilise bölgelerinden biri olan Güney Fransa’da artık kiliseden fazla cami vardır. 20 yaş ve altındaki çocukların yüzde 30’u Müslüman’dır.
Nice, Marsilya ve Paris gibi daha büyük şehirlerde bu oran yüzde45’i buluyor.
2027 yılı itibariye, 5 Fransız’dan biri Müslüman olacak. Sadece 39 yıl içinde Fransa, bir İslam Cumhuriyeti olacak.
Son 30 yılda, İngiltere’deki Müslüman nüfusu, 82.000’den 2,5 milyona çıkmıştır. 30 katlık bir artış. Yaklaşık 1000 cami ve bunların birçoğu eski kiliselerdir.
Hollanda’da yeni doğanların yüzde 50’si Müslüman’dır. Yanlızca 15 yıl içinde nüfusun yarısı Müslüman olacak.
Rusya’da 23 Milyon civarında Müslüman vardır. Buda Rusya’nın 5’de biri eder. Birkaç kısa yıl içinde, Rus ordusunun %40’ını Müslümanlar oluşturacak.
Hâlihazırda Belçika’da nüfusun yüzde 25’i ve yeni doğanların yüzde 50’Sİ Müslüman’dır. Belçika Hükümeti 2025 yılında Avrupa çocuklarını üçde birinin Müslüman ailelerde doğacağını açıklamıştır. Sadece 17 yıl sonra.
Bundan açıkça söz eden ülke olan Almanya, yakın zamanda şöyle bir bildiri yayınladı. “Alman nüfustaki azalma artık engellenemez. Düşüş geridöndürülemez durumda. Almanya 2050 yılında bir Müslüman Devlet olacak. (Federal Almanya İstatistik Ofisi)
Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi diyor ki: “Allah’ın, İslamiyet’e Avrupa’da kılıçsız, silahsız, fetihsiz bir zafer bahşedeceğinin işaretleri mevcuttur. Bizim teröristlere ihtiyacımız yok. İntihar bombacılarına ihtiyacımız yok. Avrupa’daki 50 milyondan fazla Müslüman, orayı birkaç on yıl içerisinde bir Müslüman kıtasına dönüştürecektir.”
Şu an Avrupa’da 52 milyon Müslüman bulunmaktadır. Alman hükümeti bu sayının 20 yıl içerisinde iki katına çıkarak 104 milyona ulaşacağını tahmin etmektedir. Abd’ye yaklaşık sayılır, bize benzer bir hikâye anlatmaktadır.
Şu an Kanada’nın doğurganlık oranı 1,6’dır. Kültürün devamlılığını sağlayacak 2,11’den neredeyse bir puan aşağıda. Ve İslam, en hızlı büyüyen din. 2001 ve 2006 yılları arasında, Kanada’nın nüfusu 1,6 milyon arttı. Bunun 1,2 milyonu, göçtü.
Amerika Birleşik Devletlerinde ise, Amerika vatandaşlarının doğurganlık oranı 1,6’dır. Latin akınıyla bu oran 2.11’e yükselmektedir. Yani kültürün sürdürülebilirliği için gereken asgari oran.
1970yılında ABD’de yalnızca 100.000 Müslüman vardı. Bugünse 9 milyon civarında. Dünya değişiyor. Artık uyanma zamanı!
3 yıl önce Chicago’da, 24 İslami Organizasyon’un katıldığı bir toplantı düzenlendi. Toplantının raporları bize, Amerika’ya İslam’ı anlatma konusunda planları detaylı olarak gösteriyor. Gazetecilik, politika, eğitim ve daha fazlası.
Dediler ki: “Kendimizi, 30 yıl önce Amerika’da 30 milyon Müslüman’ın yaşayacağı gerçeğine hazırlamamız gerekiyor.”
Çocuklarımızın ve torunlarımızın yaşayacağı dünya, bizim yaşadığımız dünya olmayacak. Katolik Kilise’si yakın zamanda, İslamiyet’in kendi üye sayılarını geçtiğini bildirdi.
Bazı çalışmalar, İslamiyet’in bu büyüme hızıyla, 5 ila 7 yıl içinde dünyadaki hâkim din olacağını gösteriyor. İnananlar olarak sizi, hakikat mesajını değiştirmekte olan dünyayla paylaşmaya davet ediyoruz.
Bu bir Hareket Çağrısı’dır!”
Batılıların verileri onları endişelendirdiği ortada. Hatta Almanya ve Hollanda'daki son iki Müslüman cinayetini hatta Belçika'daki işkence cinayetini bu nedenlere ve bu tür bilgilere bağlamamak için hiç bir neden de yok gibi. Bu bilgiler ışığında elbette bizde siyasi iradeye benzer bir çağrı yapıyor ve diyoruz ki: Önlem almazsanız Türkiye’nin işi zora girebilir.
Hadi bakalım hayırlı işler.