EMİRDER KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ
EMİRDER KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI

İSRAİL'E YARDIM VE YATAKLIK YAPMAK

   TÜRKİYE, TERÖRİST İSRAİL DEVLETİ İLE YAPTIĞI ASKERİ ANLAŞMALAR VE İŞBİRLİĞİ İLE MÜSLÜMANLARIN KATLEDİLMESİNE YARDIMCI OLUYOR
 
                    Son zamanlarda gelişen durumlara soğukkanlılığımızı korumaya devam ederek, yaklaşmamız gerekiyor. Türkiye, bilindiği üzere, azınlık ve Türkiye’de egemen grup olan Yahudi İsrailci yandaş kesimin, o sıcak ve duygusal gelişmelere rağmen tavrı ortada. Gazze katliamını Hamas ile odaklayarak değerlendirdi.
 
                      Hamas terör örgütü vurgusu ön plana çıkarıldı. Oysaki orada terörist diye nitelendirilen ve öldürülen kişi sayısı sadece 50. Öldürülen kadınlar, yaşlılar, siviller. Katliam sonrasında da bu tavrından vazgeçmedi. Hamas'ın elindeki silâhların alınması için bir gayret içinde. İsrail'in elindeki kimyasal silahlar, bombalar, füzeler, uçaklar ne olacak denmiyor. Bu; şu anlama gelmiyor mu, biz bu köle insanları daha nasıl etkisiz hâle getiririz?
 
                     Gazze katliamından sonra bu çevreler Türkiye ile İsrail arasında arabuluculuk rolüne soyundular. Özellikle bir medya grubu bu konuda telâşlı bir çaba içinde. Sayın Başbakan'ın Davos'taki tavrından alabildiğine rahatsızdırlar ve bunu küçümsemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
 
                     Yahudi İşbirlikçi İsrailciler biliyor ki, Türkiye İsrail'in karşı kampında yer alırsa İsrail çok zor durumda kalacak.
 
                     Çünkü İsrail Türkiye’yi, Türkî cumhuriyetlerin sömürülme aracı olarak da kullanılıyor.
 
                     Türkiye İslâm ülkeleri ile İsrail arabuluculuğunu da yapıyor ve bunda da etkili bir konumda. Hatta Ertuğrul Özkök şöyle bir itirafta bulundu. Davos sonrası Ortadoğu'da özellikle Hamas üzerinde etkinliği artan Türkiye'nin daha etkin bir arabuluculuk yapabileceğini, Hamas'ı silâhsızlandırabileceğini vurgulandı. Ne yazık ki durum buraya doğru hızla gidiyor.
 
                     Konya'da İsrail uçaklarının eğitim almasını eleştirmemesi, hükümet tarafından tuhaf bir savunma ile karşılık verildi. İsrail ile ilişkiler için çok yumuşak ve tatlı bir dil kullanılıyor. Taraflar bir sükûnet içindedirler.
 
                   "2001 yılından 2008'e kadar buradan yaklaşık 800 bin dolar elde edildi. Bu gelir TSK'nın modernizasyon projelerine harcandı. Karapınar Atış poligon Grup komutanlığı kontrolündeki bu alan, Batı-Doğu istikametinde uzanan 5 kilometrelik genişlik ve 40 kilometre uzunluğunda, yani 200 kilometreyi kapsıyor. Alanın hava sahası 200 kilometre boyunda 15 kilometre eninde. İsrail'de ise pilotların bu mesafeyi uçaktan geçmeleri mümkün değil.. Uzun ve dar bir şekle sahip İsrail, 470 kilometreye 135 kilometre genişlikte bir ülke. Saldırıların düzenlendiği Gazze ise toplam 45 kilometre kare yüzölçümüne sahip.
 
                    İsrailli yetkililer, anlaşmanın iptali ya da yenilenmesine yönelik Türkiye'den bir yaklaşım duymadıklarını kaydettiler. Yılda 4 defa düzenlenen tatbikatların 2009 programına göre birincisi nisan sonunda ya da mayıs başında gerçekleşecek. İsrail, Anadolu Kartalı tatbikatına 2001'de, 2003'te üçüncü tatbikatına, 2004'te ikinci ve üçüncü tatbikatlara, 2005'te dördüncü tatbikata ve son olarak da 2008'de üçüncü tatbikata atıldı." [Hürriyet, 6 Şubat, 2009 Cuma] Alıntıladığımız haberde, dikkat edilecekse, İsrail bu tatbikatları Konya'da sürdürmeye devam edecek.
 
                   Hükümet de Davos açıklamalarından sonra geri adım atıyor. Diplomatik dil ile siyasa dili iki ayrı alana hitap ettiğinin ihsası içindedirler. Davos sonrası bütün sorumluluk moderatör'e [program yöneticisine] yüklenilerek ortam yumuşatılmaya çalışılıyor. Bu, şu anlama geliyor bir bakıma.
 
                  Siz kusura bakmayın, biz içe dönük böyle seslenmek zorundayız. Bir de şu ifadenin altı çizilmeli.
 
"Biz bakkal dükkânı yönetmiyoruz"
 
                  Daha’da vahim durum ise, Şu ana kadar, 7 yılda İsrail'den topraklarımızın kullanım bedeli olarak alınan para sadece 800 bin dolar.
 
                  Bu çok önemli bir rakam olarak algılanıyor.
 
                 Oysa Gazze katliamı ve soykırımından sonra Türkiye'den GAZZE’ye giden yardımlar bu rakamın belki de on mislidir. Gazze harap olmasa bu yardımlar yapılsa farklı bir durum olurdu. Orada müslümanlar kadın erkek çocuk demeden katliama uğratıldı, hemde Müslümanların yaşadığı bir şehir yerle bir oldu.
 
                 Kuşkularım giderek artıyor. Suriye'deki tesisler acaba hangi havaalanından kalkılarak bombalandı? Konya mı, İncirlik mi?
 
                Tabii şu anlaşılıyor ki. Avrupa Birlikçi, Amerikancı ve İsrailci Hükümet Konya'daki tatbikatları sürdürecek.
 
                Yani Gazze bu tatbikatlar sonrasında vurulmaya devam edecek.
Bakalım sıra nereye gelecek?
 
MÜSLÜMAN TÜRKİYE DEVLETİ, TERÖRİST DEVLETLERLE İŞBİRLİĞİ YAPMAKTAN VAZGEÇMELİ VE MÜSLÜMANLARIN SAFINDA YER ALMALI
 

İSLAM'İ İNSAN HAKLARI SAVAŞÇILARI Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol