Darbe severlere ithaf olunur
DARBE SEVER ŞEREF’SİZLERE İTHAF OLUNUR
12 Eylül 1980 ve ilk bildiri! (1)
Türkiye’de ki tartışma; ordunun el koymasının demokrasiyi kesintiye uğrattığı iddiasıdır.. Peki ama neden el koyar? Bunu kimse tartışmaz.. Demokrasi de demokrasi, başka bir kavram yok. Örnek olarak da batı ülkelerini gösterirler.. Oysa oralarda devlet ve siyasi iktidar arasında çatışma olmaz.. Devletin kuruluş felsefesi, anayasal düzen tartışması yapılmaz.. Toplumsal ortak değerler parçalanması girişimleri siyasiler eliyle yapılmaz..Bunlar düşünülmez bile.
Türkiye’de; siyasi iktidarın yönetme iradesini kaybetmesiyle, devletin ve milletin varlığının ve devamının tehdit altına girmesi halinde hakem olarak ordu, müdahale etmiştir. Ve herkes önce alkışlamış, sonra ise eleştirmeye başlamıştır.
O gün ülke yönetimine el konuldu.
Yasama ve yürütme yetkilerini kullanacak bir Milli Güvenlik Konseyi kuruldu. Konsey, Genelkurmay Başkanı, Kara, Hava, Deniz ve Jandarma Genel Komutanı’ndan oluşuyordu.
Genelkurmay Başkanı Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığı'nın yanı sıra Devlet Başkanlığı görevini de üstlendi.
12 Eylül 1980 Cuma günü saat 03.59'da Türkiye radyoları (TRT) İstiklal Marşı'nın çalınmasıyla birlikte yayına geçti. Daha sonra anons yapılmadan Harbiye Marşı çalındı. Marşın bitiminde Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzasıyla yayınlanan Milli Güvenlik Konseyi'nin bir numaralı bildirisi okunmaya başlandı. Bu bildiriyi 5 bildiri daha izledi. Türkiye yeni bir döneme girdi..
Milli Güvenlik Konseyi'nin 1 Numaralı bildirisi şöyle:
Yüce Türk Milleti;
Büyük Atatürk’ün bize emanet ettiği ülkesi ve milletiyle bu bütün olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son yıllarda, izlediğiniz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içindedir.
Devlet, başlıca organlarıyla işlemez duruma getirilmiş, anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri almamışlardır. Böylece yıkıcı ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildiğine arttırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşürülmüştür.
Atatürkçülük yerine irticai (İslam’i yaşam şekli )ve diğer sapık ideolojik fikirler (Komünizm, sosyalizm, faşizm, darvinizim vs ) üretilerek, sistemli bir şekilde ve haince, ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim kuruluşları, idare sistemi, yargı organları, iç güvenlik teşkilatı, işçi kuruluşları, siyasi partiler ve nihayet yurdumuzun en masum köşelerindeki yurttaşlarımız dahi saldırı ve baskı altında tutularak bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir. Kısaca devlet güçsüz bırakılmış ve acze düşürülmüştür.
Aziz Türk Milleti:
İşte bu ortam içinde Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur.
Girişilen harekâtın amacı, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmaktır.
Parlamento ve Hükümet feshedilmiştir. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır.
Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir.
Yurt dışına çıkışlar yasaklanmıştır.
Vatandaşların can ve mal güvenliğini süratle sağlamak bakımından saat 05’den itibaren ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı konulmuştur.
Bu kollama ve koruma harekâtı hakkında teferruatlı açıklama bugün saat 13.00’deki Türkiye Radyoları ve Televizyonun haber bülteninde tarafımdan yapılacaktır. Vatandaşların sükûnet içinde radyo ve televizyonları başında yayınlanacak bildirileri izlemelerini ve bunlara tam uymalarını ve bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerine güvenmelerini beklerim.
Evet dostlar!Bildiri böyle!… Aradan 29 yıl geçti!..
Günün Sözü; Tarih’ten ders alınmalıdır. Belki dündür, geçmiştir ama bugünlere nasıl gelindiğini açıklar.
12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 29 yıl geçti. Türkiye’yi tamamen değiştiren müdahale sonrasında 650 bin kişi gözaltına alındı, 1,683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişinin ‘işkenceden öldüğü’ belgelendi...
TBMM kapatıldı, anayasa ortadan kaldırıldı, siyasi partilerin kapısına kilit vuruldu ve mallarına el konuldu.
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
71 bin kişi TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
98 bin 404 kişi “örgüt üyesi olmak” suçundan yargılandı.
7 bin kişi için idam cezası istendi.
517 kişiye idam cezası verildi.
Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1’i Asala militanı).
İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis’e gönderildi.
300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi.
Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi “kaçarken” vuruldu.
95 kişi “çatışmada” öldü.
73 kişiye “doğal ölüm raporu” verildi.
43 kişinin “intihar ettiği” bildirildi.
Darbe sever şeref’sizlere ve İslam’ın dışında sistem arayanlara ithaf olunur.