Müslümanlar kendilerine kurulan tuzaklardan muhakkak haberdar olmalılar
MÜSLÜMANLAR KENDİLERİNE KURULAN TUZAKLARDAN MUHAKKAK HABERDAR OLMALILAR
İsrail, Hamas"ın kendi topraklarına saldırı düzenlemesini bahane ederek havadan ve karadan Filistin topraklarında katliam uygulamaya devam ediyor. Yaşananlar; ağır, insanlığın her haliyle yok edildiği bir dram niteliği taşıyor.
Peki, İsrail ne zaman ve nasıl kuruldu? Kuruluşuna yardım edenler, bugünkü Ortadoğu"nun çektiği çileye ön ayak olanlar acaba yattıkları yerde rahat uyuyabiliyorlar mıdır?
Bütün bu sorular hakkında bir kanıya varabilmek için, 1915 yılına geri dönmek ve o zamanda yaşananları bir bir okumak gerekiyor. Şu sıralarda Filistin"de yaşanan olaylar için çok yaygın bir görüş de var. O görüş, " Araplar Osmanlı"yı satmasaydı, Filistin"de yaşananlar olmayacaktı" şeklinde. Bu görüşü çürütmek isteyen kesimler, "Osmanlı"nın Araplara çok ağır koşullar öne sürdüğü" şeklinde bir iddia ortaya atarak, siyasi getirim elde etmeye çalışıyor.
Olayın başlangıcı 1915"de Hicaz Valisi ve Mekke Emiri olarak Şerif Hüseyin"in görevlendirilmesiyle başlıyor. 1926 yılında kendi birliklerini Osmanlı"ya karşı kullanan Şerif Hüseyin, Osmanlı Devleti"ne karşı savaşmaları karşılığında hilafetin Osmanlı Devleti"nden kendilerine geçeceği sözünü İngilizlerden alıyor.
İngilizlerden aldığı söz ile kendisine bağlı birlikleri Osmanlı"ya karşı kışkırtan Şerif Hüseyin, o dönemde Osmanlı Devleti"ne çok ağır kayıplar verdiriyor. Bir süre sonra İngilizlerin o bölgede İSRAİL devletini kurmak istediğini anlayan Şerif Hüseyin, İngilizler tarafından tarifi olunmaz bir yanlışa kapıldığını anlıyor.
İngilizler, Şerif Hüseyin"in oğulları olan Faysal ve Abdullah"ı Irak kralı yapması, İbni Suud Abdülaziz”in Mekke"yi kuşatması üzerine, Şerif Hüseyin Malta"ya ardından Kıbrıs"a gitmek zorunda kalıyor. 1930 yılında Ürdün"e dönen Şerif Hüseyin, amansız bir hastalığa yakalanıp, derin pişmanlıklar içerisinde hayatını kaybediyor.
Şerif Hüseyin"in ölürken son sözleri, söylenenlere göre Osmanlıya ihanet ettiğini gözyaşları içerisinde söylemiş olduğudur.
İngilizler, Osmanlı Devleti"ni parçalamak için başta Arabistanlı Lawrence olmak üzere yüzlerce ajanını bu bölgeye göndermiştir. Ajanlar, Osmanlı Devleti"ne 2. meşrutiyetin ilanından sonra Türklere Arap düşmanlığı empoze etmeye çalışmışlar, Araplara ise seçilmiş kavim olduklarını söylerek kanıt olarak da Hz. Muhammed (S.A.V)"ı göstermişlerdir. Türklerin Araplara ayrımcılık yaptıklarını iddia ederek parçalama gayretlerini son sürat sürdüren İngiliz Ajanlar, sürekli bu oyunda ikiyüzlü davranmaya devam etmiş, iki kavim arasında antipati oluşturmayı başarmıştır.
Arapları Türklere karşı kışkırtan Ajanlar, Türklere de Osmanlı ülkesinde yaşayan milletlerin bağımsızlık hayalinde koştuklarını, isyan edeceklerini söyleyip Türklerden acilen konuya duyarlı davranıp harekete geçmelerini telkin etmişlerdir.
Filistin"deki savaşı durdurmak için bile kendi içlerinde ihtilafa düşen Arap milleti, muhakkak kutsal savaşta kardeşlerinin yanında yer almamalarının hesabını Allah katında kuşkusuz görecektir.
Yaşanan bu ikiyüzlü oyun bugün de aynen tüm çıplaklığı ile devam ediyor. Türkiye"ye düşmanlık besleyen ülkeler etnik ayrımcılık ile ülkede iç karışıklık çıkarmaya çalışmıyor mu?
Bu oyuna alet olunmamalı, onların ekmeğine yağ sürecek davranışlar içerisine girilmemelidir. Unutulmamalıdır ki kurulan oyunun süresi yüz yıllara dayalıdır. Bu oyuna piyon olan herkes, bir gün kendilerini kullanan ülkelerin gazabından kurtulamayacaktır.
Arap antipatisi içerisinde Filistin'de yaşananlara asla duyarsız kalamayız, kalmamalıyız. Akan her kan şahadet parmağını başında şarapnel parçası olduğunda bile indirmeyen müslüman kardeşlerimize davalarında haklı desteği vermeliyiz.
ABD ve AB Türkiye"ye karşı bölücü bir politikadan hiçbir zaman vazgeçmemiş, vazgeçmeyecektir de.
Lütfen aklımızı başımıza alalım